-Aşk; en salak, en çıplak, en savunmasız halim (Akşam Gazetesi)

Uzun bir aradan sonra 6. albümü “Ji Nu Ve/Again/Yeniden” le Kürtçe, İngilizce ve Türkçe “Merhaba” diyor Rojin. Kendisi de tıpkı albümünün adı gibi bir “Yeniden” doğma döneminde.

Geçmişin acılarını geride bırakmış. “Hayat hep bir yeniden başlama sanatıdır. Kavgalar, kırılmalar ve sonunda barışlar olur. O yüzden “Yeniden” demek özellikle kadınların doğasında vardır” diyor ve ekliyor “Bu da bir kadın albümü zaten”…

Kürtçe, Türkçe ve İngilizce “Yeniden” diyorsunuz. Neden “Yeniden”?

Hayat hep kendini yenileme, öğrenme, öğrendiklerinden ders alma ve bir yeniden başlama sanatıdır. Kavgalar, kırılmalar ve sonunda barışlar olur. “Yeniden” demek özellikle kadınların doğasında vardır. Bu da bir kadın albümü zaten. Albüm, Türkçe, İngilizce, Çerkezce, Zazaca, Kürtçe ve Soranice yorumlanan 15 yeni şarkı, 2 remix’ten oluşuyor. 8 şarkının söz ve bestesi bana ait. Şarkılarımızda kadın cinayetlerine de dikkat çekiyoruz, Kobanili ve Roboskili annelerin acısına da.

Albümde Rakel Dink’ten Ahmet Güneştekin’e, çok önemli isimler sizin için çok güzel şeyler yazmışlar. Bu kadar dostu nasıl biriktirdiniz?

Durduğun yer sağlamsa ilişkilerin de dostların da sağlam olur.

Bu coğrafyanın üzdüğü sanatçılardan birisiniz. Oldukça zor dönemlerden geçtiniz. Şarkıda dediğiniz gibi “Basıp gidesiniz” olmadı mı hiç?

Hangimizin olmadı ki… Bu coğrafya kimleri üzmedi ki… Evet, ben bir “barışzedeyim”. Bağımsız olmak, sadece insan gibi durmak zor, masraflı bir şey. “Ben sadece şarkılarımı söylemek, Rojin olmak istiyorum” diyorum, anlamıyorlar.“Türkçe de Kürtçe de benim dilim” diyorum, anlamıyorlar. O kadar art niyetli ön yargılı bir bakış var ki. Yıllardır İnsanlarımın acılarını ve dilimin güzelliğini anlatma savaşı verdim. Köprü olmaya çalıştım. Bundan da mutluluk duyuyorum.

Albümde sizin için özel yeri olan bir şarkı var mı?

“Her Şeyimi Sana Verdim”… Hüseyin Kaytan’ın şarkısı, adanmışlığı anlatıyor.

Peki, siz aşkı adanmışlık duygusuyla mı yaşarsınız?

Aşk; en salak, en çıplak, en savunmasız halim. Köle olma hali… Ruhumun üzerinde yanan koca bir fitil, bir imparatorluk… En yüce dağdan delice akan magma. Kaybolmanın, hiçliğin yuvası, bir çöl, bir susuzluk… Her şey ama her şey…

Annenizin deyimiyle şu anda “Konuştuğunuz biri” var mı?

(Kahkahalar) Yok… Annem “Konuştuğun biri var mı?” dediğinde ne demek istediğini biliyorum ama mahsus, “Herkesle konuşuyorum” diyorum. Anacığım da kızıyor,  “Tuu terbiyesiz” diyor.

Hayatınızdaki ilk erkek figürü olan babayla oldukça sancılı bir ilişki var. Çok şiddet görmüşsünüz. Öyle ki uzun yıllar konuşmamışsınız. Hala küs müsünüz?

Görüşmüyoruz diyelim. 8 Mart’ta Facebook ya da Twitter’da yazılanlara baktım da bu ülkede kadınları kim öldürüyor diye düşündüm. En yakınındaki erkek kadına maalesef dışarıda gösterdiği gibi demokrat davranmıyor. O ikiyüzlülük her şeyin sebebi. Hani derler ya çok bağıran en tehlikelidir diye. Öyle gerçekten. Nesi eksikse o diline vuruyor insanların.

Babayı affedememe durumu erkeklerle ilişkinizi nasıl etkiliyor peki?

Çok güçlü kılıyor.

ACILAR BOTOK ETKİSİ YAPTI

Çok iyi görünüyorsunuz. Kaç yaşındasınız?

Karıya yaş erkeğe maaş soruluuur? (Kahkahalar) Çıtırgillerdenim daha, öyle görüyorum.  Acılar botoks etkisi yapıyor.

Acılar dışında estetik var mı?

Yok çok şükür, olsa söylerim çokkk rahatça. Ona da sıra gelir elbet.

Sizinle ilgili bütün ön yargıları bir kenara koyarsak Rojin nasıl biridir?

Gıcık olduğum çok yanım var.  Mesela empati duygumu kontrol altına alamıyorum. Kendimi karşımdakinin yerine koyuyorum hatta o oluyorum neredeyse. Çabuk sinirleniyorum, sabırsızım, daha sayayım mı? 15 yıldır çok yoğun bir şekilde spor yapıyorum. Yüzüyorum, pilates yapıyorum, ata biniyorum, tenis oynuyorum. Yürüyen spor salonuyum yani (gülüyor). Spor var olma sebebim. O adrenalin beni çok mutlu ediyor. Son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarına merak sardım. Özellikle Hal Urban’ın “Olumlu Sözcükler Etkili Sonuçlar” kitabına bayıldım. İnanılmaz güzel. Olayların kötü tarafından değil de iyi tarafından baktığınız zaman nelerin değişebileceğini gösteriyor. Mesela bir gün akşama kadar hiçbir şeyden şikâyet etmeme egzersizi var o kitapta.

Aynaya baktığınızda “Aferin Rojin” dermişsiniz…

(Gülüyor) Tabii bu ukalalıkla söylenmiş bir “aferin” değil. Dünden bugüne yaşadıklarıma ve bugün durduğum noktaya baktığımda asla utanacak bir şey yapmadığımı görüyorum ve kendimle gurur duyuyorum. Yaşadığım en ağır, en korkunç olayları bile esprili, hümanist, naif bir dille anlatmaya çalıştım. Hiçbir zaman manşet olma gibi bir derdim olmadı. Mesela hiçbir zaman twitter’da ya da facebook’ta öyle bir cümle yazayım ki bir milyon takipçim olsun diye düşünmedim. İnsanın içindeki o hazmetmişligi, yaşamı acılardan süzerek damıtmak veriyor. Daha dingin bir akım sağlıyor. Yoksa özellikle benim durumumda gündem olmak çok kolay. Ama gerek yok. Şarkılar var; onlar yeter. Bu yüzden kendimden makas alıyorum bazen. Kendimim, benim diye.

Bu noktaya nasıl geldiniz?

Şarkılar ve acılar sayesinde… Herkesin beklediğini değil içimden geleni yaparak…

Peki, bugün mantığın korunaklı dünyasında mısınız duygunun çalkantısında mı?

Bu yaşadıklarım duygu imparatorluğu yüzünden hep. Çok duygularıyla yaşayan biriyim, kontrolsüz bir duygusallık bu… Tedavi bile gördüm bu yüzden Mantıkla hareket etseydim bu ülkenin en varlıklı sanatçılarından olurdum. Ben başka şeyler biriktirdim ama mutluyum.

Siz aslında aynı zamanda çok komik biriymişsiniz.

Evet, gülmeyi güldürmeyi severim. Özellikle annemin teknolojiyle ilişkisi bizi gülmekten öldürüyor. Mesela kız kardeşimin telefonu Ahmet Kaya’nın “Kafama Sıkar Giderim” şarkısıyla çalıyor. Telefon çaldığında annem “Bah bah yine bangır bangır muzıgın sesını açmış,  komşular dinliyor” diyor. “Anne telefonu çalıyor” diyorum, inanmıyor. Ona cep telefonu aldım. Eskimesin diye kutusundan çıkarmıyor.  Naylona tekrar sarıp kutuya koyuyor. Telefonu çalıyor duymuyor bu yüzden. Böyle bir sürü hikâye…

SADECE İNSAN OLMAK YETER

Baba şiddeti, örgüt şiddeti, devlet şiddeti… Ve bütün bunlara rağmen inatla ayakta kalmayı başarmış bir kadın. Slogan atmadan durmanın bedeli ne?

Çok ağır bedelleri oldu ama ben arkama bakmak istemiyorum artık. Zaten albümdeki “Yeniden” vurgusunun amacı da bu. Hem benim için hem de pek çok kadın için önemli bir vurgu bu. Bu ülkede yaşayan halklar için önemli bir vurgu. Yeni bir iletişim dili yeni bir bakış gerekli. Elbette ki defalarca ölümle burun buruna gelip yeniden dirilmek çok büyük bir bedel. Çok derin, sessiz ve dilsiz acılar var. Çok da dillendirmek istemiyorum bunları. Öte yandan da halkımın çektiği acılar ve büyük bir mağduriyet var. Ben de bu halkın çocuğu olarak bunun tanığı ve mağduruyum. Olaylara hiçbir zaman kendimi merkeze oturtarak sadece kendi yörüngemden bakmadım.

Önemli olan köprü olmak, ezber bozmak

21 Mart’ta Ak Parti’nin düzenlediği Newroz şenliğine katıldığınız için de çok eleştiri aldınız yine. Neden oradaydınız?

Rahmetli Ahmet Kaya’yı anarak başlamak istiyorum söze. Polis gecelerine ya da Kanal 7’nin gecelerine, konserlerine gittiği için eleştirilir, Cipe bindiği için lümpenlikle suçlanırdı. Ona “Satılmış” dediklerini hiç unutmuyorum. Ama o bunlara karşı “Ben her yerde aynı şarkıları söylüyorum” derdi. Ben bir partinin kongresine değil Newroz’a gittim. Davet edildiğim her yere giderim. Başım dik, alnım açık. Kimsesin sözüyle hareket etmedim, etmem. Orada söylediğim Kürtçe şarkılarla halay çeken milletvekilleri de vardı. Herkes kendi mahallesinde her şeyi söyler. Önemli olan köprü olmak, ezber bozmak. Öğrendiklerini döküp en alttan yeniden inşa etmektir hayatı. Beni çağırmak demek Kürtçe şarkı dinlemek demektir. Fazla söze gerek yok. Herkes kendisine baksın.

Nasıl geçti peki?

Şarkılarımı ilk defa o gün Türk bayraklarının bu kadar yoğun olduğu bir yerde söyledim ama herkes şarkılarıma eşlik edip halaylar çekti. İşte kardeşlik budur. Bu ülkenin evladı olduğumu hissettirdiler, duygulandım.

Bütün karşı koymalarınıza rağmen şarkılarınızla değil siyasetle anılmak ne hissettiriyor?

Zor zamanlarda yasaklı bir dilde şarkı söylersen böyle olur. Siyasi bir figür gibi görülürsün. Neyse ki benim o zor zamanlarda söylediğimi “Türkçe-Kürtçe birlikte” savını söyleyenlerin sayısı arttı bugün. Bu iyi bir nokta. Sanat bir ömürlük, siyaset günlük…  O yüzden orada olmak istemiyorum.  Çok genel başkan, çok başbakan gelip geçti ama biz hala varız. Siyaset yolcu sanatçı hancı yani… Biz şarkılarımızla insanların evlerine, kalplerine giriyoruz. Şarkıları insanların kalplerinden söküp atamazsınız. Siyasetin farklı yüzleri var, şarkıların bir yüzü. Şarkılar nettir, brüt değil.

Medyanın derdini anlamış değilim

Bir süre önce sizi korumakla görevli 3 polis memuru trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Medyada bu konuyla ilgili süren davaya katılmadığınız ve mahkemeye zorla getirileceğiniz yönünde haberler çıktı. Bugün de öğrendik ki röportaja Mahkemeden geliyorsunuz. Ne oldu peki?

O konuya hiç girmeyelim. Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Can sıkıcı bir mevzu. Hiç sormamış olun.

“Zorla getirilme” mevzusu doğru mu peki?

Tabii ki hayır… Medyanın derdini anlamış değilim. Korumalarımı kaybettim, büyük bir acı yaşadım. Allah ailelerine sabır versin. En az onlar kadar üzüldüm. Buna karşı “Nankör” de dediler, “Mahkemeye zorla getirilecek “diye de yazdılar. Kazayı yapan 5 ayda serbest kaldı, kimseden ses yok ama. Benim le ilgili 15 yılda bir çok sağlam yalan var. Bir olay olduğu zaman açıp sorma huyları yok. Mesela en son bu mahkeme olayında “Mahkemeye zorla getirilecek” diye yazdılar benim için. Halbuki bugün gittik ve hâkim “İfadenizi almaya gerek duymadık” dedi. En komiği de “Rojin kaçak dadı çalıştırıyor” haberi. Çocuğum yok ki benim kaçak dadı çalıştırayım. Medyada maalesef bir “Kasap et derdinde koyun can derdinde” durumu var. Oysaki her şey gelip geçer ama insan olmak, doğruları yazmak en kıymetlisi.

SİTCOM’DA OYNAMAYI ÇOK İSTERİM

Konservatuvar mezunu bir oyuncu olarak oyunculuğu neden bu kadar arka planda bıraktınız peki?

İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda oynadım ama albüm yapmaya başlayınca o tarafım arka planda kaldı. Gelen teklifler de bana uymayan rollerdi. (gülüyor).

O zaman tekliflere açıksınız.

Tabii ki. Mesela bir sitcom’da oynamak çok hoşuma gider. Ters köşe bir iş olur.